Akaşa Nedir?
Sanskrit dilinde "özlük" ve "uzay "ı ima etmek üzere "ışıklı " anlamına gelen AKASHA kelimesi, Hindu felsefesi’nde evrendeki her şeye nüfuz etmiş beşinci ve en hassas olan " eter" maddesidir. " Dünya’nın belleği" anlamına gelir. Çünkü bu akışkan cevher, Dünya’nın oluşumundan beri , yeryüzündeki tüm olayların izlerini kaydetmiştir. "Görücü " dediğimiz kimselerin bir kısmı, Akasha’ya özel "dalga boyu "nu yakalayabilirse, akashik kayıtları inceleme imkânı bulabilir. Geçmiş uygarlıklarda , özellikle dinî liderler böyle bir süreci kullanarak, mistik ve dini gelenekleri inceleyebilirlerdi.
Mevcut olan her şeyin son ilke ve cevheri olarak biliniyor. Tüm varlıklar onun birleşimiyle oluşur. Hava olur , sıvı olur , katı ve ateş olur. Güneş’i, gezegenleri , yıldızları , tüm kozmosu oluşturur.
Evrenin esnek maddesidir.
Spiritüalizme göre akaşik kayıt sistemi : Ruhsal varlığın aşkın şuuruna ya da üstün şuuruna işlenen tecrübeden, gözlemden , eylemden ve yaşanılan ruh hâllerinden meydana gelen etkilerin yoğunlaştığı yerdir . Dünyanın geçmiş-gelecek tüm macerası burada kayıtlıdır . Tüm bilgiler orada yer alır. Kimilerine göre bu belgeler İslami terminolojide " Levh-i Mahfuz"(saklı levha ), kişisel kayıtlar " Hafaza" ve "Kirâmen Kâtibin " melekleri ile sembolize edilmiştir.
Yoga felsefesinde AKASHA , prana ve yaratıcı zihin üç evrensel prensiptir ki, sihirli ve psişik yeteneklerin kaynağı , evrenin her yerinde mevcut bu üçlüdür .
Budizm’de ise, Akasha konseptinde bir ayrım yapıldığı görülür . Budizm’e göre iki tür Akasha mevcuttur:
1- Bireyselliği şekillendiren tüm unsurlar (varlığın duyguları , algıları, zihinsel yapılar, şuur hareketleri , fiziksel formlar vb.) ile ilgili sınırlı AKASHA .
2- Fiziksel tüm varlıklar ile ilgili sınırsız AKASHA .
Teozoflara ve ruhsal varlıklarla ruh bağlantılarını kabul etmeyen parapsikologlara göre, nasıl ki evrende mevcut hiçbir madde dönüşümler geçirmekle birlikte yok olmazsa , evrende meydana gelen hiçbir hadise, hiçbir hareket de kaybolmaz; her olay , her aksiyon muhakkak iz bırakır ve kaydolur . İşte bu kaydolunan yer, daha doğrusu kayıtların tutulduğu seyyal cevher , teozofideki Akasha, kayıtlar ise Batı Teozofisinde bilinen Akashik Kayıtlardır.
Batı teozofisine göre AKASHA ya da Akashik Kayıtlar her hareketin, her düşüncenin , her ışının, her sesin vibrasyonlarının kaydolduğu , özetle maddi dünyadan yansıyan bütün tesirlerin hızlı ve doğru bir şekilde yoğunluklarına göre sınıflandırıldığı ebedi bir arşiv dir. Gezegene ait Akashik Kayıtlar a "gezegensel akaşik kayıtlar ", her bireyin kendi yaşam döngülerini içeren Akashik Kayıtlar a ise "bireysel akaşik kayıtlar " adı verilir.
Not: Yukarıdaki yazının bir bölümü Dharma Yayınları’ndan çıkan, Dharma Ansiklopedisi’nden alınarak derlenmiştir. Kendilerine teşekkürü bir borç biliriz .
AKASHA
Bizler yaşadığımız boyuttaki zamanı, geçmiş, bugün, yarın diye üç bölümde inceler ve kozmosu de bu bakış açısına göre değerlendiririz. Halbuki , uzaya baktığımız zaman, ışık hızının (ona bakan kişiler hızına bağlı kalmadan) sabit bir hızla ilerlediğini söyleyen Rölativite teorisi uyarınca, yıldızların ve galaksilerin güncel durumlarını değil, uzaklıklarıyla doğru orantılı olarak geçmiş zamandaki durumlarını görürüz.
Yani biz güneşin 8 dakika , Güneş Sistemi’ne en yakın yıldız Alfa Centauri’nin 4.3 yıllık, Andromeda galaksisinin 2.3 milyon yıl öncesini izlemekteyiz. Aynı duruma başka bir perspektiften yani, şu anda dünyadan 10 ışık yılı mesafedeki bir yerden gezegenimize baktığımızı düşünürsek ; körfez savaşını , 65 ışık yılı uzaklıktan Japonya’ya atılan atom bombasını , 212 ışık yılı mesafeden Fransız Devrimi’ni, 2000 ışık yılı uzaklığından da Roma imparatorluğu dönemini gözlemlerdik .
Mutlak zaman-mekan, dolayısıyla maddesel algılamaya dayalı anlayışımıza en büyük darbeyi indiren bu görüş bizim geçmişte yaşadığımıza , zamanın göresel olduğuna , evrenin maddesel bir yapısı olmadığına bir enerji yumağı halinde dalgasal yapıda olduğuna ve Lavaziyer’ in ” yoktan varlık meydana gelmez, var olan bir şey de yok olmaz ” ilkesinin dalga formundaki ifadesine ulaştırır. Bundan binlerce yıl önce Pisagor ve izleyicileri de fiziksel dünyada oluşan her aksiyon ve düşüncenin gökyüzüne kaydedilmekte olduğunu söyleyerek buna ” Doğa Hafızası” ya da “Akaşa ” adını koymuşlardır.
O halde bu eylem ve düşünceler Akaşalara nasıl kaydedilmektedir? Şimdi onu görelim .
Bilinen fizik kanunlarına göre , bir objeye ışık gönderildiğinde gelen ışık, objeye çarpar ve oradan yansıyarak objenin görüntüsünü ışık hızıyla tüm evrene yayar. Bir insanın bir maddesel cismi olduğu gibi , bir de sahip olduğu şartlanmaları, duyguları, değer yargıları, fikirleri . gibi beynin yaydığı belli frekanstaki dalgalar vasıtasıyla aynı şekilde uzaya yayımlanır . Fakat dünyanın mıknatıs gibi olan manyetik alanı , bu dalgaların bir kısmının uzaya yayılmasına izin verirken diğer bir kısmını da atmosfer içinde bir dalga bulutu olarak saklar. ( Bazı dalgaların uzaya yayılması, bilginin de eksilmesi anlamında değildir ; çünkü yayımlanan dalgalar da holografiktir ). Bu nedenle, geçmiş ve günümüze ait olan tüm aksiyon ve düşünceler bu boyutta kayıt altına alınır. Eğer bu frekansları kulağımıza adapte edecek güçte bir radyo veya gözlerimize gösterecek bir televizyon olsa idi , bütün geçmişi yaşıyormuşçasına aynen görebilirdik . (Bkz. Elektromanyetik Alanlar ve İnsan – Sufizm ve İnsan /Fizik).
Kızıl dev olacak olan Güneş de kül bulutu şeklinde yeni yaşamların yapı taşı olmadan önce, Mars’a kadar tüm gezegenleri yutarken, Jüpiter’den Plüton’a kadar tüm gezegenleri etkileyerek Jüpiter’i uyduları boyutlarına , Satürn’ü de halka özelliğini kaybettirerek iyice küçültecektir . Bu durumda Mars’ın buzulları eriyip çöle dönüşürken , gezegenimiz de, Güneş’in yakıcı sıcaklığına fazla dayanamayarak manyetik alanını kaybedip içindeki tüm enerji dalgalarıyla birlikte güneşin manyetik plartformuna çekilecek bu nedenle de bu bilgiler o boyuta taşınacaktır. Bununla ilgili olarak, tüm insanların düşünce ve eylemlerinin kayıtlı olduğu Akaşaların kıyametten sonra , Ruh bedenlerinin sahip olduğu Bilinç tarafından incelenmesi, mistik kaynaklarda, tüm ayrıntılarıyla kitapların havada uçuşarak insanlara geleceği şeklinde sembolize edilmiştir.
Burada vurgulanması gereken bir nokta da, dünyanın, daha da genişletirsek yıldızların ve galaksilerin yok olmaları , onların bizim algılayıcılarımız tarafından madde olarak var kabul edilen yönlerinin , dalgasal dönüşümlerden kaynaklanan biçimde yok olması şeklinde algılanmasıdır . Bir insanın bir boyuttan diğerine geçmesi gibi. (Bkz. Cehennemin Gölgesi-Sufizm ve İnsan ).
Ayrıca, yine izafiyet teorisine göre, zamanın gözlemciye göre değişmesi nedeniyle, gelecek, geçmiş ve şimdiki zaman ile birlikte Tek bir An’da mevcuttur . Bunu daha iyi kavrayabilmek için, farklı zamanlarda uçsuz bucaksız bir çölde start alan üç birimin birbirlerine göre bakış açılarını örnek olarak verebiliriz . Bu kişilerden, önce start alan birime göre diğerleri, onun geçmişinde kalırken , ikinci kişinin bakış açısına göre, ilki geçmişte, üçüncüsü gelecektedir. Üçüncü birime göre ise , diğerleri gelecekte kalır. Eğer bunlardan ayrı olarak farklı bir birimin balon ya da helikopterle bu çöl üzerinde gittiğini düşünürsek , bu kişi her üç bakış açısının da tek bir an olduğunu fark edecektir. Böylece, , gelecek zamanın, şu an bizim için potansiyel olarak mevcut olduğunu söyleyebiliriz .